İYİ Parti Bursa Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Selçuk Türkoğlu, Türkiye’nin gündeminden hiç düşmeyen Sinan Ateş suikastiyle ilgili araştırma önergesi verdi.
İYİ Parti Bursa Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Selçuk Türkoğlu, Türkiye’nin gündeminden hiç düşmeyen Sinan Ateş suikastiyle ilgili araştırma önergesi verdi.
BURSA (İGFA) - İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, Sinan Ateş suikastiyle ilgili TBMM'ye araştırma önergesi verdi.
“Henüz iddianamesi bile hazırlanmamış dava dosyası için halen daha gizlilik kararının bulunması, kamuoyunda davanın sürüncemede bırakılarak örtbas edileceğine ilişkin şüphelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır” diyen Selçuk Türkoğlu, aradan 9 ay geçmiş olmasına rağmen henüz savcılık iddianamesinin dahi yazılmamış olmasını, dosyaya bakan savcıların sık sık değiştirilmesini ve tehdit iddialarınının da araştırılmasını istedi.
Milletvekili Türkoğlu, “Gerçek failler ve azmettirenler her kimse, bunları ortaya çıkaracağına dair, topluma teskin edici bir açıklama yapabilmek için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını talep ediyoruz” dedi.
Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun Araştırma Önergesi'ndeki ifadeler şöyle:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
30 Aralık 2022’de, Türkiye’nin vicdanını yaralayan, vatandaşın yüreğini sızlatan bir suikast yaşandı. Ankara’da meydana gelen silahlı saldırıda, genç bir akademisyen, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü. Aradan 9 ay geçmesine rağmen, dava dosyasıyla ilgili ciddi bir mesafe alınamamış, kamu vicdanını rahatlatacak bir gelişme olmamış, bu nedenle kamuoyunda adaletin tecellisine dair soru işaretleri ve istifhamlar oluşmuştur.
Türk Adaletine olan güvenin bütünüyle sarsılmaması, vicdanların daha fazla zedelenmemesi için Anayasa’nın 98. Maddesi, Meclis İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için gereğini arz ve teklif ederim.
Selçuk TÜRKOĞLU
Bursa Milletvekili
GEREKÇE:
Hukuk ve Adalet kavramları, bir toplumun huzur ve güven içinde yaşayabilmesi için çok önemli olan iki temel unsurdur.
Bu iki kavram bir ülkede, sağlıklı biçimde sürdürülebilir bir yaşamın temin edilebilmesi için de ana değerleri oluştururlar.
Vatandaşların toplumsal hayatın akışı içerisinde birbirlerinin haklarına karşılıklı olarak saygı göstermeleri, hukuk ve adalet ihtiyacının yasalar önünde ve vicdanlar karşısında hakkaniyetli olarak giderilmesine bağlıdır.
Toplumsal huzur, barış ve güven ortamı da ancak evrensel hukuk prensiplerine sahip çıkılarak adil ve adaletli bir sistemin tesisiyle mümkündür.
Hukukun üstünlüğünün hakim kılındığı bir ülkede yargının tarafsızlığı ya da bağımsızlığı konusunda kuşkuya yer yoktur.
30 Aralık 2022’de, Başkent Ankara’nın merkezinde güpegündüz, yurt çapında büyük bir infiale neden olan korkunç bir cinayete kurban giden Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, başarılı tarihçi, akademisyen ve genç siyasetçi Doç. Dr. Sinan Ateş’in suikast dosyasının akıbetiyle ilgili iddialar, kamuoyunun cevap aradığı ciddi söylemlere dönüşmüştür.
Geride gözü yaşlı bir eş ve boynu bükük iki yetim kız evladı bırakan silahlı saldırı ile ilgili bir arpa boyu dahi yol alınamadığına ilişkin görüşler, ülke genelinde ciddi boyutta tartışılır hale gelmiştir.
Bu suikast dosyasıyla ilgili olarak, olayın asli failleri dışında azmettiricilerinin tespiti ve yakalanması noktasında bir ilerleme kaydedilmediği, aradan tam 9 ay geçmiş olmasına karşın, henüz bir iddianame dahi hazırlanmadığı ifade edilmektedir.
Olayı azmettirdiği, katilleri evinde sakladığı, o gün dokunulmazlığı olan ama bugün dokunulmazlığı olmamasına rağmen ifade vermediği iddia edilen eski milletvekilleri ile ilgili, halen daha herhangi bir işlem yapılmadığı da ciddi iddialar arasındadır.
Henüz iddianamesi bile hazırlanmamış dava dosyası için halen daha gizlilik kararının bulunması, kamuoyunda davanın sürüncemede bırakılarak örtbas edileceğine ilişkin şüphelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Olay anında nöbetçi savcı sıfatı ile adli işlemler başlatılmış; bu savcı, soruşturmanın başlangıç aşamasında belli süre görev yaptıktan sonra, yerine bir Başsavcıvekili ile bir Cumhuriyet Savcısı görevlendirilmiştir.
Sonrasındaki süreçte işlemleri, bu yeni görevlendirilen iki Cumhuriyet Savcısı yapmış, dosyaya bakan ilk savcı; soruşturma işlemlerinde görev verilmeyerek pasif bırakılmıştır.
Olaydan yaklaşık 7 ay sonra ise bu iki savcının dosyadaki yetkileri alınmış, bu kez yeni bir Başsavcıvekilinin koordinatörlüğünde; olayın başında nöbetçi savcı olarak dosyaya bakan ve akabinde işlem yaptırılmayıp pasif bırakılan Cumhuriyet Savcısı tekrar dosyada görevlendirilmiştir. İki savcı görevlendirilerek, bir savcı sıfatı ile işlem yaptırılması manidar bir durum yaratmıştır.
Bütün bu çelişkili durumun makul bir gerekçeye dayandırılmamış olması, söz konusu kuşkuların daha da fazla artmasına neden olmuştur.
Suikast dosyasına ilişkin manidar gelişmeler, resmi ya da gayri resmî olmak üzere, bakanlık ya da siyaset kaynaklı muhtemel tehdit iddialarının ulu orta konuşulduğu; hukuka, yargıya ve bunun sonucu olarak adalet sistemine dair güven sarsıcı bir atmosferin doğmasına da sebebiyet vermektedir.
Bütün bu görüş ve iddialara yönelik herhangi bir işleme gerek duyulup duyulmadığını öğrenmek, merhum Sinan Ateş’in geride kalan gözleri yaşlı iki küçük kızına ve acılı eşine verilecek cevabı bulmak, suikastin aydınlatılmasını isteyen Ateş Ailesi’nin yüreğini bir nebze soğutabilmek, Türk adaletinin; gerçek failler ve azmettirenler her kimse, bunları ortaya çıkaracağına dair, topluma teskin edici bir açıklama yapabilmek için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını; konunun bütün boyutlarıyla araştırılıp soruşturularak incelenmesini saygılarımızla arz ederiz.
Yorum Yazın